Din-Felsefe

Mescid-i Aksa Neden Kutsal?

Mescid-i Aksa ve Kudüs Tarihi

Kudüs: Müslümanların kanayan yarası. Yahudilerin rüyalarını süsleyen vaadedilmiş toprakların başkenti. Dolayısıyla yahudilerin de kanayan yarası Kudüs. Bütün Dünya olaya Filistin-İsrail kavgası olarak değil müslüman-yahudi kavgası olarak bakıyor. Peki bu topraklar kimin? Yahudiler için neden bu kadar önemli? Bölge ne zaman müslüman oldu? Kutsal olan topraklarda neden bu kadar kan ve gözyaşı dökülüyor? İsrailoğulları kim ve neden Kuran’a göre lanetlenmiş bir topluluk? İsrail kurulana kadar yahudiler yüzyıllar boyunca neredeydi? Neden daha öncesinde Kudüs’ten çıkarıldılar? Türkler halifeliği ve Mescid-i Aksa ve Kudüs kontrolünü ne zaman aldı?
Bunların hepsi aslında geçmiş sorular. Yani sadece şimdiki yaşananların sebebi daha doğrusu olaylar bu noktaya nasıl geldi sorusunun cevabı olacak. Bugünden sonra ne olacak? Bölgede dengeler nasıl değişecek? Kudüs kimin olacak? Bunları elbette bilemeyiz. Ama tahminde bulunmak hiç zor değil. Şimdi isterseniz Mescid-i Aksa ve Kudüs ün tarihine kısa bir yolculuk yapalım…

Öncelikle sık yapılan bir hatayı düzelterek başlayalım. Kudüs’ü gezenler elbette bilirler. Çünkü gezinin odak noktası “eski ahit” ‘te yer alan yahudiliğin merkezi sayılan Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra çevresinde yoğunlaşır. Hikayenin başlangıcı, kutsal mekan Mescid-i Aksa ve Kudüs (Tabii ki müslümanlara göre adı bu. İlk yapıldığında ve yahudilere göre Beyt-i Makdis) ve hikayenin devamı Kubbet-üs Sahra . Fotoğraflara bakınca ikisi birbirine hep karıştırılıyor. Fotoğraflarda altın kubbeli olan yapı Kubbet-üs Sahra. Bu ikisini birbirine karıştırmak daha doğrusu Mescid-i Aksa’yı hafızalardan silmemek gerekir. Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra‘yı, Ruhlar Kuyusunu, türbeler, sebiller gibi eski yapıları içine alan bölgedir. Yaklaşık yüz elli dönüm genişliğinde yer alan arazinin tamamı Mescid-i Aksa’yı oluşturuyor. İlk kıble mescidi de buna dahil.

Mescid-i Aksa

Kudüs’ün doğusunda bulunuyor. Eski Şehir diye adlandırılan tarihi binyıllar öncesine kadar giden bölge. Morya Tepesi’nin en yüksek noktasında bulunan “kaya” üzerinde kurulan Kubbet-üs-Sahra. Bu kaya müslümanlar için de kutsal kabul ediliyor. Yine konu hakkında rivayetler mevcut. Birincisi Hz. Muhammed’in miraç olayında göğe yükselirken dünyada en son bu kayaya basmış olduğu kabul ediliyor. Kaya Hz. Muhammed ile yükselmeye başladığında Hz. Muhammed dönüp “sen kal” diyor ve kaya havada asılı olarak kalıyor. Günümüzde taşın havada durduğuna dair fotoğraflar mevcut (Doğruluğu her ne kadar tartışma konusu olsa da). İkinci rivayet ise Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i bu kaya üzerinde kurban etmek istemesi. Hz İbrahim’e kurbanlık koyunun bu kaya üzerine indiğine inanılıyor. Biz yine Mescid- Aksa’ya devam edelim.

Bu mescidin bir duvarı “ağlama duvarı” olarak bilinen yahudiler için kutsal mekandır. Ayrıca yahudiler hac ibadetlerini burada yapıyorlar. Dolayısı ile dinlerinin çıkış noktasını, peygamberlerinin yaptığına inandıkları mabedi müslümanlarla paylaşmak istemiyorlar. Aynı şeyi müslümanlar da düşününce ortalık biraz karışıyor.

 

Mescid-i Aksa Tarihi

Yahudilerin ilk olarak Beyt-i Makdis diye adlandırdıkları mâbedin adı daha sonra Mescid-i Aksa olmuştur. Müslümanlarca kutsal sayılan Mescid-i Harâm (Kâbe), Mescid-i Nebevî (Medine) ve Mescid-i Aksâ(Kudüs) en önemli merkezlerden biridir. Aksa kelimesi “en uzak anlamına gelir. Mekke’ye olan uzaklığından dolayı böyle adlandırılmıştır.

Ne zaman yapıldığını tam olarak bilmek zor. Ama Hz Davud peygamber tarafından yapılmaya başlandığı varsayılıyor. Tamamlamak için de ömrünün yetmediği. Daha sonra yapımında cinlerin bile çalıştığı, Süleyman peygamber tarafından tamamlandığı varsayılır. M.Ö. 967 veya 953 yılları muhtemel yapım zamanı. Buraya kutsal emanetler ve Tevrat levhaları içeren lahit de konulmuştur. Yani dinin merkezi haline gelen bir yapı.

Beyt-i Makdis, Hz. Süleyman  öldükten sonra birçok kez tahrip olmuştur. Bölge nüfusunun fazla olması, ticaret merkezi olması gibi sebeplerden bölgeye sahip olmak önemli bir konu idi. En önemli yıkımlardan birisi Babil İmparatoru Nabuketnazzar tafaından olmuştur. M.Ö. 586’da Kudüs’e girip şehri tahrip etmiş, buradaki mücevherleri alıp Babil’e götürmüştür. Ve Beyt-i Makdis uzun süre harabe olarak kalmıştır.

Tabiki bu savaşlar sırasında bölgedeki yahudiler sürgüne uğramıştır. Birçoğu da ölmüştür. Ama Persler, Bâbilleri yendiğinde, sürgündeki yahudilerin tekrar eski topraklarına gelmeleri ve tapınaklarını yeniden yapmaları için izin vermiştir. Bu nedenle M.Ö. 515’te Beyt-i Makdis tekrar yapılabilmiştir. Daha sonra ise Kudüs Romalılar tarafından tekrar yıkılmıştır. Fakat kutsal olduğuna inanıldığı için yıkıntıları öylece kalmıştır. Harap haldeki bu yapı, Halife Abdul Melik tarafından yapılmıştır. Fakat bir deprem sonucu yine yıkıldı. Daha sonra 757’de Abbasilerden Mansur tarafından yeniden inşa edilmiştir.

Mesci-i Aksa

Roma orduları ve Haçlılar tarafından Kudüs ele geçirildikten sonra kiliseye dönüştürüldü. Ve adı Süleyman Mabedi oldu. Hatta yapının bir bölümü at ahırı olarak bile kullanıldı.

mescid-i aksa

Bugün ziyaret ederseniz mescit sütunlarında atların bağlanması için delinmiş bölümler görebilirsiniz. Şuan Burak Mescidi olarak adlandırılan yerde insanlar namaz kılabiliyor. Duvarda ise Burak’ın oraya bağlandığına inanılan demir halka var.

Son olarak Selahattin Eyyubi Kudüs’ün fethi ile 1187 tarihinde yeniden düzenlemiş ve yaptırmıştır. Bazı eklemeler yaptırmıştır.

Selahattin Eyyubi tarafından, Nureddin Zengi‘ye minber yaptırmıştır. Ayrıca burada bulunan kütüphaneye büyük katkılar yapmıştır.

Kudüs’ün Türklere Geçişi

1516 yılında Mısır seferine çıkan Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim. Osmanlının en parlak döneminde Mercidabık zaferi ile Memlükleri mağlup etti. Şam ve Kudüs’ü aldı. Memlük’lere son verdi. Kudüs’ün  âlimleri kendisini karşılayıp Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın anahtarlarını kendisine verdi. Böylelikle hem kutsal topraklar hem de halifelik makamı Türklere geçmiş oldu. Ve Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’na kadar 400 yıl kadar Türklerin himayesinde kaldı. Osmanlı devletinin gücü zayıflayıncaya kadar 400 yıl boyunca ufak isyanlar dışında bölgede sorun yaşanmadı. Dünya tarihçileri bölgenin en istikrarlı döneminin bu dönem olduğunu söylerler.

Hristiyanlar İçin Mescid-i Aksa

İncil’in Ahd-i Cedid kısmında Hz. İsa’nın Kudüs ziyaretinden bahseder. Yahudilerin mescidi hor kullandıklarını düşünür. Ve insanlara bir ibadethanenin herkesin ibadeti için olduğunu anlatır. İncil’i öğretmeye çalışır. Fakat yahudi din adamları bunu istemez. Yuhanna, Makta, Markos İncillerinde yine Kudüs ve çevresinden çok bahsedilir. Hz. İsa’nın öldüğü yer olarak geçer.

Yahudiler İçin Mescid-i Aksa

Yahudiler için Mescid-i Aksa gökyüzündedir. Dünya, Mescid-i Aksa’nın gölgesinin düştüğü yere yapılmış ve ilk insan Hz. Âdem’in burada dünyaya getirildiğine inanılırdı. (Müslümanlar Kabe’nin de bu şekilde yapıldığına inanır). Hz. Davud’un ve oğlu Hz. Süleyman’ın bu mabedi yapması Yahudiler için kutsaldır.

Hz. Süleyman’a sonsuz hükümdarlık Allah tarafından burada müjdelenmiştir. Burası Hz. Davud’un şehridir. Kudüs, Zebur’un “Mezmur” kısmında Rabbin tahtı, adalet yurdu olarak adlandırılır. Kutsiyet Dağı adını alır. Ve Eski Ahid’de Kudüs’ü övmüştür. Kudüs, Yahudilerin hac ibadetlerini burada yaparlar. Ayrıca ağlama Duvarı kutsaldır. Çünkü Yahudiler bu duvarın Beytü’l Makdis’ten kaldığına inanır. Yahudiler, insanlığın Zeytindağı’nda başlayıp, yine burada biteceğine inanırlar. Üstün olduklarına inandıkları için buranın kendilerine vaadedildiğini düşünürler.

Ayrıca yahudi inanışlarına göre; dünya barışı için “Mehdi” gelmesi gerekir. Fakat mehdinin gelmesi belirli şartlara bağlıdır. Bu şartlardan biri de Mescid-i Aksa’nın tekrardan yahudi inanışına göre düzenlenmesidir. Yani yapı tamam olmadığı için Mehdi yeryüzüne gelmiyor. Bu nedenle bölgeye tam hakim olmak istiyorlar.

Mescid-i Aksa Kudüs

 

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

11 + = 15

Başa dön tuşu